'88 HASTAYI 61 REFAKATÇİ İLE BİRLİKTE ÜLKEMİZE GETİRDİK'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı üzerlerine düşeni yapmanın gayreti içerisinde olduklarını bildirerek, "Gazze‘deki tek Onkoloji Hastanesinin vurulması akabinde buradaki kanser hastalarının ülkemize sevki ile ilgili girişimlerimizi başlattık. Aralarında kanser tedavisi görenlerinde yer aldığı toplam 88 hastayı 61 refakatçi ile birlikte ülkemize getirdik. Biz de perşembe günü kanser hastalarını ziyaret ettik, acılarını paylaştık. Milletimiz adına dualarını almanın bahtiyarlığına yaşadık. Gazze’de mahsur kalan vatandaşlarımızın bir kısmının tahliyesini dün gerçekleştirdik. Diğerleriyle ilgili çabalarımız sürüyor. Biz dayanışmanın gücüne, paylaşmanın bereketine inanan insanlarız. Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de Türk özlenendir, gözlenendir, mazlum ve mağdurların hamisidir. Türkiye tarihi misyonunu neme lazımcılık yaparak değil başı dara düşenlere kucak açarak yerine getirebilir. Biz de Gazzeli mazlumların imdadına koşarken işte bu misyonun hakkını vermeye çalışıyoruz" dedi.
‘ATEŞKES ÇAĞRISINI İSRAİL ANTİSEMİTİZM PARANTEZİNE ALARAK ANINDA BOĞMAYA ÇALIŞIYOR’
Erdoğan, Gazze konusunda Batılı ülkeleri eleştirerek, "Türkiye olarak Gazze’de akan kanın durması için seferber olmuşken batılı ülkelerin vicdansızlığını yüzümüz kızararak takip ediyoruz. İsrail işgal güçleri her gün kadın, çocuk, gazeteci, doktor, yaşlı, sivil demeden masumları katlediyor ama Avrupa’sından Amerika’sına hiçbir ülkeden en küçük bir tepki dahi gelmiyor. Çocuklara, kadınlara ve yaşlılara karşı atom bombası atma tehdidi dahil modern savaş araçlarının tamamını kullanan İsrail ve onu destekleyen herkes sadece tarih önünde değil insanlık vicdani nezdinde de yargılanacaktır. İspanya gibi 12 vicdan sahibi ülkeyi dışarıda bırakırsak; batılı kurum ve kuruluşlar Gazze’den yükselen feryatlara kulaklarını tamamen tıkadılar. Ateşkes sözcüğünü kullanmaktan bile çekinen bir ürkeklikle daha doğrusu korkaklıkla karşı karşıyayız. Holokost utancı Avrupalı liderleri adeta esir almış durumda. Sadece yöneticiler değil batılı entellektüeller, insan hakları örgütleri ve basın kuruluşları da aynı şekilde İsrail’i aklamanın peşinde. İsrail yönetimi de Holokost’u Filistinlilere yönelik soykırıma varan saldırıların kalkanı olarak kullanıyor. İsrail, ateşkes çağrısı dahil her türlü tepki antisemitizm parantezine alarak anında boğmaya çalışıyor’’ diye konuştu.
‘BATILI ÜLKELERİN HEPSİNİN İSRAİL’E BORÇLARI VAR; BORÇ ÖDÜYORLAR’
Erdoğan, geçtiğimiz hafta Almanya’ya gerçekleştirilen ziyaretine ilişkin konuşmasına değinerek, sözlerine şöyle devam etti:
"Her ne kadar Gazze meselesinde farklı düşünsek de Almanya ile tarihten gelen güçlü dostluğumuza büyük ehemmiyet veriyoruz. 50 milyar doları bulan toplam ticaret hacmi ile en büyük ticaret ortağımız olan Almanya ile her alanında işbirliğimizi güçlendirmekte kararlıyız. Gerek Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier gerekse Şansölye Sayın Scholz kendileriyle yaptığım görüşmelerde bu konularda mutabık kaldık. Gazze‘deki insani trajedinin engellenmesi ve bölgede kalıcı barışın tesisi yolunda Almanya ile diyalog içinde olmayı sürdüreceğiz. Tabi İsrail’in ne kadar uğraşırsa uğraşsın ‘Antisemitik’ yaftası vuramayacağı tek ülke Türkiye’dir. Çünkü Türkiye’nin ne uzak ne yakın geçmişinde böyle bir utanç lekesi göremezsiniz. Hak bildiklerimizi birilerini rahatsız etse de cesaretle dillendirmemizin sebebi işte budur. Konuşurken rahatım. Niye rahatım; bizim borcumuz yok. Ama onların hepsinin İsrail’e borçları var ve onlar borç ödüyorlar. Sıkıntıları burada. Asıl utanç verici olan ise Batılı ülkelerin katliamlarına kılıf uydurma noktasında İsrail ile sergilediği yalan kardeşliğidir."
‘ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE HER 2 MESELEYİ GÜNDEMDE TUTMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Erdoğan, batılı devletlere tepkisini dile getirmeye devam ederek, "Nükleer ve kimyasal silah bahanesiyle Irak’ı işgal edenlerin İsrail’in yalanlarına arka çıkmasına artık biz de şaşırmıyoruz. Aynı şekilde Irak’ta nükleer silah arayanların İsrailli bakanların kameralar önünde sarf ettiği atom bombası itirafı karşısında tek cümle kurmamaları da ibretlik bir durumdur. Öyle ki İsrail nükleer silaha sahip olduğunu açıkça ikrar ve itiraf ediyor. Fakat bu konuda ne Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ne Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı herhangi bir inceleme başlatmıyor. Nükleer silah meselesi öyle meskün kalınacak bir konu değildir. Bugün İsrail’e ses çıkarmayanların yarın başka ülkelere söyleyecek hiçbir sözü olamaz. Malumun ilanı olarak gördüğümüz İsrail’in nükleer silahları meselesinin unutulmasına ve unutturulmasına Türkiye olarak izin vermeyeceğiz. Riyad Zirvesinde ülkemizin gayretleri neticesinde illegal yerleşimcilerin terörist olarak tanımlanması ve savaş suçlarının takibi konularıyla birlikte nükleer silahlar hususunda da önemli kararlar alındı. İnşallah önümüzdeki dönemde her 2 meseleyi gündemde tutmaya devam edeceğiz’’ diye konuştu.
‘TEPKİ VERMEZSEK ‘VAAD EDİLMİŞ TOPRAKLAR’ DENİLEN İŞGALCİ FANATİZMİ DURDURAMAYIZ’
"Gazze‘deki vahşet karşısında insanlığın vicdanı ve sesi olma görevi şu an Türkiye’nin omuzlarındadır" diyen Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"15 Kasım’da eşimin öncülüğünde İstanbul’da düzenlenen ‘Filistin İçin Tek Yürek Lider Eşleri Zirvesi’ bu noktada bir kilometre taşı oldu. Acının ve merhametin dili, dini, ırkı yoktur. Bu anlayışla Türkiye’ye gelen, küresel çağrı metnine imza atan, bu zor zamanda yürekli bir duruş sergileyen tüm misafirlerimize buradan teşekkür ediyorum. Buradan ülkemizde Gazze‘deki katliamlara, Filistin meselesine, Kudüs davasına şaşı bakanlara hatta kendi akıllarınca istisa ile sulandırmaya çalışanlara hatırlatmak istediğim bir gerçek var. Türkiye’nin siyasi ve kültürel sınırları kendi resmi sınırlarından değil Adriyatik’ten Çin Seddi’ne diye ifade edilen çok daha geniş bir hattan başlar. Bugün Gazze’de yaşananlara tepki vermezsek yarın ‘vaad edilmiş topraklar’ denilen işgalci fanatizmin kendi topraklarımıza uzanmasına engel olamayız. İşte bu sebeple diyoruz ki Balkanlardan Kafkaslar’a, Karadeniz’den Akdeniz’in doğu kıyılarına kadar dört bir yanımızda yaşanan her hadise bizi doğrudan ilgilendirir. Karabağ’ın gönlümüzdeki yeriyle Gazze’nin gönlümüzdeki yeri aynıdır. Tıpkı Bosna ile Halep’i, Selanik ile Musul’u ayırt etmediğimiz gibi kendi kadim şehirlerimizle Kudüs’ü de aynı görüyoruz. Aslında bu vizyona sahip olmayan bir takım sözde aydınlara, siyasetçilere, medya mensuplarına, sosyal medya silahşörlerine ne desek boş olduğunu biliyoruz."